Bu Blogda Ara

14 Şubat 2009 Cumartesi

Gün Sevgililer Günü

Siz de Hâlâ Gereken Alışverişi Yapmadınız mı?!


Günümüzde 14 şubat günü pek çok ülkede Sevgililer Günü olarak kutlanıyor. Biz de katılmışık bu kutlamaya...

Denenlere bakılırsa, Katolik toplumlarda
Valentine diye bir din adamının anısına adanan bir bayram günüymüş evvelinde... Aziz Valentin Günü (St. Valentine’s Day)... Derken, bu Valentine sözcüğü, Batı’da, hoşlanılan kişi, sevgili anlamlarında da kullanılır olmuş; Aziz Valentin Günü ile romantik aşk arasında bir bağlantı, bir ilişki kurulmuş. Bütün bunlar, Hıristiyan toplumlardaki dinsel akımlarla bağlantılı.

Söylencelere göre, III. yüzyılın zalim yöneticilerinden Roma İmparatoru II. Claudius, aşırı ölçüde savaş ve askerlik tutkunuymuş ve her yetişmiş erkeğin ille de asker olmasını istiyor, bu işten kaytarmak isteyenlere göz açtırmıyormuş... Bu tutkuyla ne yapmış dersiniz bu zalim? Evlenmeyi yasaklamış! Gençler şaşkın... Kimse sevdiğiyle değil ‘birlikte olmak’, bir araya bile gelemez olmuş. Derken, güzelim Roma, sevgililerinden ayrı kalan, sevgilileri savaş alanlarında yitip giden tazelerin ağlayışlarıyla dolmuş. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İmparator Efendi, ahalinin dinlerini terk edip eski ‘12 tanrılı’ inanışa dönmelerini buyurmaz mı? Bu arada, “Her kim ki Hıristiyan’la ilişkiye girer, cezası idamdır” diyerek ahaliyi can evinden vurmuş...

Durum bu merkezdeyken, Roma ikliminde ‘aziz’ diye bilinen feylesof bir âdem varmış; adı Valentinus... Gezginci vaizin teki... Gözü de pek mi pekmiş. II. Claudius da kim oluyormuş bu Valentinus için!? Başlamış mı sana İmparator’un hatalı olduğunu anlatmaya... Onunla kalsa yine iyi, ‘kul darda kalmayınca Hızır yetişmezmiş’ misali, girişmiş sevgilileri gizli gizli evlendirmeye...

......

*

Söylenceler sürüp gidiyor... Biz bakalım tarihsel duruma:

Batılılar, dönemler gelip geçtikçe dinsel özelliğini yitiren bu bayramı 1969’da dini takvimlerinden çıkardılar. Ve gele gele bugünlere gelindi... Hiç geri kalır mıyız? Dedimdi ya, bizde de kutlanır oldu. Bir bilenlerden Oray Eğin’e bakarsanız, bu iş, Hıncal Uluç marifetiyle sevgililerinden Holly namındaki hatunun hatırına giriş yaptı memlekete... Takvimler ’80 civarındaydı. Ve ahali de, tüccar taifesiyle birlik olup onu pek sevmiş olmalı, bu parasal kıvranmada dahi el üstündedir. Geliş o geliş...

*

Ben, oldum bittim bu tüketim toplumu şeylerine baş eğmem; ama bu kez, şu para darlığında “gün bugündür” deyip akşam pazarında çarşıya çıkayım, benim hatuna bir ferace bakayım, diyorum. Hani ne demişti Hacı Arif Bey o güzelim kürdili hicazkâr şarkısında:

“Muntazır teşrifine hâzır kayık;İnce yaşmakla bu cuma seyre çık...Pembe mantinden ferâce pek de şık; İnce yaşmakla bu cuma seyre çık...”

*

Söz müzikten açılınca benim kalemim durmaz. İyisi mi lafı burada kesip akşama kalmadan şu çarşı işini bitireyim. Bakarsın, esnafta mal tükenir de niyetim kursağımda kalır sonra...

Siz de hâlâ gereken alışverişi yapmadınız mı yoksa?! Hadi öyleyse, ne oturuyorsunuz, çarşıya!...


İnal Karagözoğlu
Yarımca, 14 Şubat 2009




________________

Sözcükler:

mantin: a. Fr. esk. (mantille [İsp. mantilla: İspanyol kadınlarının başlarını örttükleri atkı]) Canfese benzeyen bir tür ipekli kumaş.
ferace: a. Ar. (.-.) esk. Kadınların sokakta giydikleri, mantoya benzer, arkası bol, yakasız, çoğu kez eteklere kadar uzayan üst giysisi. (Olacak şey değil ama, bu sözcük, ‘dervişlerin giydiği bir tür bol hırka’ anlamına da geliyor.)
yaşmak: a. esk. Kadınların feraceyle birlikte kullandıkları, gözleri açıkta bırakan, ince yüz örtüsü; başla birlikte yüzü, ağzı kapatan örtü.

Ek bilgi:

canfes: a. Far. Üzerinde desen bulunmayan ince dokunmuş, parlak, tok, ipekli kumaş.

(http://www.ilgilik.net/ kaynağından)



Hiç yorum yok: