Bu Blogda Ara

31 Aralık 2008 Çarşamba

2009: Dünya İçin Küçük Bir Ayrıntı

Herkesin Bir Takvimi Olmalı


‘Yeni yıl’... Bu sözden ne anlaşılıyor? Kişiye göre değişir. Toplumlara, uluslara göre de... Belirleyici olan, her şeyden önce, içinde bulunulan durum.

Yenisi olduğuna göre, eskileri de var yılların; diyelim, MÖ 35000, 3200, 476... Sonra, yılları görece sıfırlayan ‘Milat’ ve 395, 1453, 1789, 1876, 1908, 1914, 1915, 1917, 1920, 1923, 1939, 1946, 1950, 1960, 1971, 1980, 1989, 1991, 1999, 2002, 2008, 2009... Pek çok anlamı içeren sayısal adlandırmalar... Zamandizinde sıralanıp gidiyorlar. Anlamları? Kişilere, toplumlara, uluslara göre...

Bir de ‘takvim’ dediğimiz kavram/sözcük var: takvim, her şeyden önce, ‘zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yöntem’. Herhangi bir yılın günlerini, aylarını, sayılı günlerini gösteren çizelge ya da deftere de ‘takvim’ diyoruz. Bu sözcüğe değişmeceli (mecazi) bir anlam da yüklemişiz: yapılacak bir işin türlü evrelerini zamana bağlı olarak gösteren izlenceye de ‘takvim’ diyoruz. Takvim, bu üçüncü anlamıyla pek önemli.

Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerden biri de takvimde olmuştu; 1926’da uluslararası takvime geçtik. Bu geçişle, Cumhuriyet Türkiyesi’nde yapılacak işleri bir takvime bağlama iradesiyle belirlenmiş olan adımlardan biri daha atılmıştı.

*
‘2009’den takvimsel bir sayı olarak ne anlıyoruz? Dünyamız’ın Güneş’in çevresinde bizlerin zaman çizgisinde ‘sıfır’ olarak belirlediğimiz andan başlayarak iki bin dokuzuncu dönüşünü değil mi? Dünya bu işi dayanabildiğince yapacak. Bu, onun takvimindeki bir ayrıntı...

Herkesin, her toplumun, her ulusun da bir takvimi olmalı.

Takviminiz kutlu olsun, gönlünüzce yürüsün...


İnal Karagözoğlu
Yarımca, 31 Aralık 2008

©2008 İK

(www.ilgilik.net 'ten)

Hiç yorum yok: