Bu Blogda Ara

2 Mart 2010 Salı

Senaryo -10-

(http://www.ilgilik.net/2010/03/02/senaryo-10.html kaynağından)

s e n a r y o

ya da bir sevdayı resmetmek

bir anlatı denemesi

inal karagözoğlu

-10-

İlk bölüm için tıklayınız.

SİNEMANIN BAHÇESİ.

Sedat ablasının yanına doğru gitmektedir. (Sedat’ın çarpıcı görüntüleri. Çevreden genel/yarı genel görüntüler...)

Sedat ablasının yanına iyice yaklaşmıştır. Nazire, başını arkaya çevirmiş, oturduğu yerden hâlâ ilerilere bakmaktadır, kardeşinin yakınına gelmiş olduğunu görmemiştir.

NAZİRE (gitmek için ayağa kalkar [kızgın]): Şimdi bulurum ben onu... (birkaç adım atar)

MACİT (Nazire’yi hırkasından tutup durdurur): Dur, sen gitme... Ben bakarım.

Macit uzaklaşmaya başlarken Nazire öfkeyle yerine otur.

Macit, fıstık yiyerek yavaş adımlarla yürümektedir; solundaki sandalye bölüğünde oturan bir kızla bakışır, kısa bir süre başı kıza dönük olarak ilerler, bu sırada yanından geçen Sedat’ı görmez. Sedat, solundaki sıralara bakarak ilerlemektedir, o da Macit’i görmez. (Macit’in, kızın, Sedat’ın çarpıcı görüntüleri... Çevreden genel/yarı genel görüntüler...)

Sedat ablasının yanına gelir, bir an durur, ablasının saçını çeker.

NAZİRE (hışımla döner, Sedat’ı görür; kızgınlığı artar): Nerdesin lan sen?!..

SEDAT (gülerek): Burdayım...

NAZİRE (azarlarcasına): Burdaymış... Hıh... Yalan söyleme...

SEDAT (gülmektedir): Valla!.. (geçer, Nazire’nin solundaki sandalyeye oturur.)

NAZİRE (kızgın ve uyarırcasına): Yemin etme, çarpılacaksın!..

Sedat gülmeyi keser, ileriye doğru bakmaya başlar.

NAZİRE (kızgınlığı sürmektedir; makine dairesini işaret ederek): Görmedim mi, yine ordaydın... Nereye yok oldun!?.. Aşşaya (aşağıya) düştün zannettim. Bir gün düşeceksin tepe üstü, o olacak...

SEDAT (yüzünü dönmeden, kendinden emin): Ben düşmem!..

NAZİRE (biraz yumuşamıştır; küçümsercesine): Hıh, düşmezmiş!.. Geçen sene kirazdan düşen ben miyim?

SEDAT (ablasına döner, ciddi): Dal kırıldı da ...

NAZİRE (Sedat’ın sözünü keser, makine dairesini işaret ederek): Gözün hep tepelerde de ondan oğlum... İpince dala binersen...

Sedat susar. (Çevrenin yarı genel görüntüleri, konuşmalara uygun açı-karşı açı görüntüler...)

NAZİRE (kısa bir sessizlikten sonra gözdağı verircesine): Bir daha yanımdan ayrıl, bak babama söylemiyor muyum!..

SEDAT (umursamaz): Söyleee...

NAZİRE (gözdağını sürdürür): Görürsün, sinemaya gönderir mi o zaman?!..

SEDAT (daha da umursamazlıkla omuzlarını kaldırıp indirir): Seni de göndermez!..

NAZİRE (şaşırmış): Niyeymiş?!..

SEDAT (kuşkusu yokçasına): Yalnız göndermez ki... (kıs kıs güler)

NAZİRE (aldırmaz görünür): Ablam yok mu?

SEDAT (umursamazlığı sürmektedir): Olsuun... Hiç göndermez.

Suskunluk. Nazire kızgın ve somurtmuş, ilgisizce oturmaktadır. Sedat, çevreyi taramakta, gazoz satıcısı büyücek çocukla ve kimi çocuklarla karşıdan karşıya işaretleşerek konuşmaktadır.

Hoparlördeki müzik sona erer; bu, “filmden önce çalınan son parça” diye bilinen parçadır. (Çevrenin yarı genel görüntüleri, konuşmalara uygun açı-karşı açı görüntüler...)

NAZİRE (birden telaşlanır, yerinden fırlar, sinemanın arka taraflarına bakar): Macit sana bakmaya gittiydi...

Sedat, umursamaz bir görünüştedir. Sinemanın başlayacağını bildiren birinci zil çalar.

NAZİRE (daha da telaşlı, kendi kendine): Nerde acaba?!.. Bu da hepten dangalak anam... (bakınmaktan vazgeçip hırsla yerine oturur)

İkinci zil. Seyirciler arasında hareketlenmeler... (Çevreden genel/yarı genel görüntüler.)

Üçüncü zil.

Sedat, üçüncü zilin çalmasıyla birlikte ayağa kalkıp heyecan içinde büyük bir dikkatle makine dairesinin küçük pencerelerini gözlemeye başlar. Nazire, Sedat’ı kolundan çekerek zorla yerine oturtur, ardından da bir kez daha arkalara, ara yollara birkaç saniye bakınır, sonra da omzunu silkip önüne döner. (Çevreden birkaç genel görüntü.)

Sinema başlar: Bir fragmanın ardından sessiz bir Fransız filmi...

Perdede görüntüler... Sinemanın ön sıralarında oturan çocuklar, hep bir ağızdan jeneriği okumaya çalışmaktadır. Bu “toplu okuma”ya, öbür bölümden de katılan çocuklar, delikanlılar olmakta, her yaştan kimi büyük insanların da ağızları kıpırdamaktadır. (Görüntüleri tamamlayan sesler.)

..........

Film arası. Çevreden görüntüler. Sedat kalkar, gitmeye davranır.

NAZİRE (pantolonunun kemerinden tutarak Sedat’ı engeller; sertçe): Nereye!?

SEDAT (kurtulmaya çalışır): Bırak... Macit’e bakacağım...

NAZİRE (Sedat’a inanmaz görünmektedir): O kendi gelir... (makine dairesine doğru bir el hareketi yapar): Yine oraya çıkacaksın değil mi!?.. (Sedat’ı oturtur)

Macit, tanıdıklarıyla çok kısa konuşmalar yaparak önlerden yerine doğru gelmektedir; eli boştur (fıstıklarını bitirmiş); birini arıyor gibidir: az ileride gazozcuyu görür, bir gazoz alır, ağzını başparmağıyla kapatarak birkaç kez salladığı şişeyi biraz önce konuştuğu kendisinden biraz kabaca olan erkek çocuğuna doğru tutar, parmağını aralayıp çocuğun yüzüne gazoz fışkırtır. Çocuk, bir yandan bacağını sallayarak Macit’e vurmak ister, bir yandan da bir tükürük savurur, sonra da kaçmaya başlamış olan Macit’i kovalar ama yetişemez.

ÇOCUK (geri döner, Macit’in arkasından): Ulan sıpa, ben sana gösteririm!.. (döner, yerine doğru giderken) Fırlatma... N’olacak... (söylenerek yerine doğru yürür)

Macit nefes nefese yerine yaklaşmıştır.

NAZİRE (Macit’i görür): Hah işte, geliyor... İyice şapşalladı... Seni önlerde aramış koca kafa...

Macit yerine geçerken, iki kardeş ona alayla ve gülerek bakarlar. Tam bu sırada elektrikler çok kısa aralıklarla üç kez sönüp yanar.

Sedat, elektriklerin sönüp yanmaya başamasıyla birlikte başını hemen makine dairesine çevirir: gözlerini makine dairesinin küçük pencerelerine dikmiş, aralarında oturduğu ablası Nazire ile Macit’e eliyle bir şeyler anlatmaya başlamıştır; Nazire de Macit de Sedat’ın anlattıklarına pek ilgi duymamaktadırlar, makine dairesine doğru bir an için istemeye istemeye bakıp hemen önlerine dönerler.

Elektriklerin sönüp yanmaya başamasıyla birlikte izleyicilerde de hareketlenmeler... Çocuk izleyicilerde belirli bir sevinç gösterileri...

..........

Sedat, ayağa kalkmış, heyecan içinde o küçük penceresinde Makinist’i görebilmeyi umut etmektedir; bu olmaz. Sedat artık, objektifin önündeki pencerecikten çıkıp genişleyerek gidip perdeyi kaplayacak olan ışık demetini bekliyordur... Sedat, o beklediği ışığı görür görmez perdeye döner.

Kararma.

(s ü r e c e k)

Önceki bölümler için tıklayınız: 1 2 3 4 5 6 7 8 9

© 2004 İK

© 2010 ilgilik

Hiç yorum yok: