Bu Blogda Ara

7 Ocak 2009 Çarşamba

Zurnanın Zırt Dediği Yer

Sıfıra Sıfır, Elde Var Sıfır...


Dün akşama doğru, Dil Derneği’nden bir eposta aldım. Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Sevgi Özel, iletisinde, birtakım yerlere konan yabancı dilden adlara tepkisini dile getiriyor:

«YABANCI ADLANDIRMA ÇILGINLIĞI
RUH SAĞLIMIZI BOZUYOR:
UŞAK “HOSPİTAL CEYLINE” DA AÇILDI!



Yıllardır verdiğimiz tepkiler sanki suya yazılıyor; işyerlerine, ürünlerine yabancı ad verme yarışı sürüyor. Bu yarışa girenlerin sergilediği davranışı, “çılgınlık” olarak tanımlamaktan başka yolumuz kalmadı. Yeme, içme, eğlenme, konaklama yerlerinin yanı sıra İstanbul, Ankara gibi kentlerdeki özel hastanelerin adlarına baktığımızda da şaşırıyoruz. “Özel” sözcüğünün arkasına yabancı sözcüklerle birlikte kent, semt… vb. adları sıralanıyor. Bu bilinçsiz ve gülünç adlandırma çılgınlığı karşısında dilimize Farsçadan giren, yüzlerce tabelaya yazılan “hastane” sözcüğünü arar olduk; “hospital”ı kullanmak bir ayrıcalık sayılıyor. Çünkü “hospital”lar, bu adı söyleyebilenleri; hastaneler umarsız halkı iyileştirmeye çalışıyor.

Tıp dilindeki sorunları çözememişken, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının sağlığıyla ilgilenecek, çoğunca Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan sağlıkçıların görev yaptığı, “BioLifeClinic, Electron Medical, Hospitalium Haznedar, Academic Hospital, Avrasya Hospital, Özel International Hospital, Özel İstanbul Hospital, Özel İstanbul Medicine Hospital, Özel Medical Park Bahçelievler Hastanesi…” gibi onlarca hastanenin adını söylemekte de zorlanıyoruz.

Bu “hospital”ların çoğunda, bu adlandırmaları yapanların, bu adlandırma biçimini doğru bulanların “ruhsal durumunu, kişilik özelliklerini” inceleyip tedavisine yönelik öneri getirecek bölümler olduğunu düşünüyor ve bu konuda uzman desteği bekliyoruz.

Ege’nin güzel kenti Uşak’ta açılan “Hospital Ceyline”ı nasıl okuyacağız? “Ceyline” İngilizce bir sözcük müdür; yoksa bizim güzel gözlü “ceylan” mıdır? Eğer “ceylan”ımız, “ceyline” yapılmışsa, bunu yapanları nasıl adlandıracağız? “Ceyline” bizim “ceylan” değilse, “hospital” bizim “hastane”yse, Uşak kentindeki “Hospital Ceyline”ın “ruh ve sinir hastalıkları” bölümünden yardım istiyoruz!

Bu adlandırma çılgınlığını durdurmak, gittikçe bozulan dil bilincimizi ve ruh sağlımızı korumak için bilinçli yurttaşların adı, tadı yabancı olan her şeyden, her yerden uzak durmasını öneriyoruz.»

*
İster istemez, Ceyline benzeri saçmalıklarla ilgili bir yazımı anımsadım. Başlığı, Adını Türkçe Yap, Ödülü Kap!; 17 Haziran 2006’da yazmışım:

<<Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Sayın Şükrü Halûk Akalın, geçenlerde, Türkçe'ye karşı duyarlılık ve özen gösterip, yabancı olan adını Türkçe adla değiştiren şirket ve işyerlerine törenle ‘onur ödülü’ vermeye başlayacaklarını bildirmişti. Sayın Akalın, işyerlerine, alışveriş merkezlerine, toplu konut yerleşmelerine, otellere ve dükkânlara yabancı dillerde ad vermenin gittikçe çoğaldığını belirterek, TDK'nin, bu kirliliğe gönüllü olarak karşı koymaya çalıştığını ve kamuoyu oluşturarak yabancılaşmayı önlemeye çalıştığını söylemişti. TDK'nin bu konudaki savsözü, “İşyeri adını Türkçe yap ödülü al”dı.

Basın-yayında yer alan son haberlerden öğreniyoruz, bu savsöz işlemeye başlamış. Hürriyet gazetesinin Anadolu Ajansı’na dayanarak verdiği habere göre, söz konusu ödülü hak eden ilk işyerleri ve buraların yeni adları sırasıyla şunlarmış*:
- Armonium, ‘Kayseri Park’,
- İpek City, ‘İpeksaray’,
- Myshowland, ‘İstanbul Kültür ve Sanat Merkezi’.

Uygulamanın mimarı Sayın Akalın, “Umarım, bunlar örnek olur ve tabelasında Türkçe dışında isim kullanan işyeri, şirket kalmaz” demiş. Bu arada Sayın Başkan, adını Türkçe yapmak isteyenlere kurum olarak öneriler de götürdüklerini belirterek, ‘Light Kebap’ tabelalı bir işyerinin adı için sahibine ‘light’ yerine, ‘yeğni, özgün, özlü, gözde ve özde’ sözcüklerini önerdiklerini, eğer bu kebapçı, adını yapılan öneri doğrultusunda değiştirirse ona da onur ödülü vereceklerini söylemiş.

Öte yandan haberde, TDK’nin, ‘Ankamall’ adlı alışveriş merkezine de bir yazı göndererek, Türkçe söz varlığında olmayan ismini değiştirmesini önerdiği de bildiriliyor ve Sayın TDK Başkanı’nın şu sözlerine yer veriliyor:
“Bizim uyarma görevimiz yok. Yasal olarak TDK, bir yaptırım gücüne sahip değil. Ama bir sorumluluk anlayışı ile hareket edip yabancı ad kullanan işyerlerine yaptıkları işin doğru olmadığını, sokakların görüntüsünü bozduklarını, dilimizin söz varlığını yabancılaştırdıklarını, yazım ve söyleşi dilini bozan olumsuzluklara yol açtıklarını belirten birer yazı gönderiyoruz, adlarını değiştirmelerini öneriyoruz. Yeni ad konusunda da kurumun kendilerine yardımcı olacağını belirtiyoruz.”

Ve Zurnanın Zırt Dediği Yer

Haberin sonlarından bir bölümü okuyalım:

«Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Haluk Akalın, “1353 Sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”un işyeri tabelalarının dilinin Türkçe olmasını öngördüğünü hatırlatarak, bu konuda yasal boşluk bulunduğunu bildirdi. Akalın, şunları kaydetti:
“Bir kuruluş, Ticaret Sicil Gazetesi'nde şirketinin adını yayınlatmak için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na başvuruyor. Bakanlık, şirketin adının Türkçe olup olmadığı konusunda tereddüde düşerse bize 'şirket böyle bir ad almak istiyor, bu ad Türkçe mi değil mi' diye soruyor, biz de görüşümüzü bildiriyoruz. Buraya kadar her şey güzel. Mesela ben 'Şükrü Haluk Akalın ve Mahdumları Limited Şirketi' diye bir şirket kuruyorum. Ama tabelaya isim yazmaya gelince yabancı bir isim kullanıyorum. Burada belediyelerin yetkili olması gerekiyor. Çünkü işyeri açma belgesini belediye veriyor. Esas yasal düzenlemeyi burada yapmak gerekiyor. Belediye işyeri adı Türkçe olmayınca izin de vermemeli.”»

Yazımı iki küçük notla bitireyim:
‘Kayseri Park’ sözü Türkçe değil; neden değil, TDK’ye sormak gerek... Bu bir. İkincisi, adam, ülkesinde yabancı dilde çalıp oynuyor, “kanunda yeri yok” diye bir şey yapılamıyor; peki de, kara listeye de mi alınamaz bunlar? Kim düzenleyecek o kara listeyi? Devlet dairesi kimliğiyle TDK mi? Güldürmeyin insanı... Başta Maliye karşı çıkar buna... Eee? Bu durumda ne yapıyor TDK’miz? Ödül listeleri düzenliyor. Kimler için? Önce diline ihanet eden, sonra da pişmanlık göstererek bedavadan reklam kapanlar için. ‘Çocuklar Duymasın’ın ‘Halûku’ bugün var olsaydı, “Ba ba ba ba!...” derdi.

*
Açıldım mı ne, yazdıkça aklıma geliyor: hani Sayın Şükrü Halûk Akalın, 1353 Sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun’da boşluk olduğunu söylemiş ya, dil dediğin yasayla masayla korunamaz. Dili koruyan güç, ‘dil bilinci’ni de içeren ‘ulusal bilinç’tir. (Bundan sonrası suça girer, susuyorum.)
______________
* http://www.hurriyet.com.tr/yasam/4566479.asp? >>

* * *

Şuraya buraya yabancı ad verme kepazeliğinin sürüp gideceği anlaşılıyor. TBMM’de yapılan Türkçedeki yozlaşma ve yabancılaşmanın araştırılarak Türk dilinin korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesinin üzerinden tam bir yıl bir hafta geçti. Sıfıra sıfır, elde var sıfır...


İnal Karagözoğlu
Yarımca, 3 Ocak 2009


Not: bkz. İzleyip Göreceğiz... , Meclis Araştırmasının Öncesinde... ( http://www.ilgilik.net/2008/02/21/izleyip-gorecegiz.html , http://www.ilgilik.net/2008/02/21/meclis-arastirmasinin-oncesinde.html )


© 2009 İK
(Kaynak: www.ilgilik.net)

Hiç yorum yok: