Bu Blogda Ara

30 Ocak 2009 Cuma

Her Şey Bir Oyun mu?



Davos, CEO, Gazze, Barış ve Saire...


CEO sözü, bizde ahir zaman özenmelerinden biri... Ekonomi hayatımızdaki dışevlilikler CEOlar da kazandırmaya başlamıştı ya bize, yerlileri de mutlaka olmalıydı.

Hiç unutamam, ben Sigorta Dünyası dergisinde çalışırken bir sigorta şirketinin genel müdür sekreteri, gerçek anlamıyla ‘akşamdan sabaha’ genel müdür asistanı oluvermişti... Sanıyorum, “ben sizi ararım, arayacağım” sözü yerine “size döneceğim” demeye de o sıralarda başlanmıştı. Ben Sigorta Dünyası’ndan ayrıldığım 2002 yılında sigorta sektöründe ceo meo yoktu; geçenlerde elime bu derginin son sayısı geçti, baktım, maşallah, sigortacılığımız da CEOların elinde yükselmeye başlamış...

CEOnun ne demeye geldiğini uzun uzun anlatacak değilim; bildiğim en üst yönetici işte... Yönetim kurulu başkanının altında ama.

*

CEO, her lafın başında sözü edilir olan son parasal bunalım dolayısıyla bu kez bütün dünyanın gündeminde... Örneğin, dünkü bir haber, “Bugün başlayacak Davos zirvesinde ‘Kriz Sonrası Dünyasının Biçimlendirilmesi’ni tartışacak olan dünyanın dev şirketlerini yöneten CEO’lar, son bir-iki gün içinde tam 85 bin kişinin işine son veren kararlara imza attı” diye başlıyordu.

Şu işe bakın, bu CEOlar, hem bu bunalımın başsorumlusu olarak gösteriliyorlar hem de o bunalımın damgasını vuracağı belirtilen bu yılki Dünya Ekonomik Forumu’nda boy boy arz-ı endam edebiliyorlar...

Bu CEO milleti, hele de Wall Street’tekiler, bulundukları kuruluşlarda pay sahibi olmadıklarından, -siz bizdeki CEO özentilerine bakmayın- hiçbir zaman hiçbir biçimde ellerini taşın altına koymadılar. Bunalımdan sorumlu tutulmalarının çıkış noktası bu. Ve bizim bunalıma girmeyeceğimiz yolundaki kimi yargılar da, bizde CEO saltanatının tam oturmamış olmasına dayanıyordu olsa gerek. Ama bir şey unutuldu gibi: artık bizim ekonomi alanındaki baba kuruluşlarımız da dışarıdakilerle evliliğe gidiyor... Sarsıntının kibarca, yavaş yavaş gelmesi ondandır.

*

Davos’taki forumdan çıkacağa benzeyen ilk sonuç, küresel kapitalizme gönül verenlerin, yeni bir sosyal devlet modeline yelken açmayı düşünmeye başlamış olmaları. Esintiler bunu gösteriyor.

Bu arada, hayli zamandır özelleştirme rüzgârıyla yol alan ekonomimiz, yine IMF kapısında medet aramakta... Bilmem Davos’ta kendini duyumsatmaya başlayan yel bizim illere de ulaşır mı? Yoksa, borcu borçla ödeme yolunu aşındırmaya devam mı?...

* * *

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün, Dünya Ekonomik Forumu kapsamında düzenlenen ‘Gazze’ konulu panelde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i ağır sözlerle eleştirdi. Erdoğan, Peres’e, “Benden yaşlısın... sesin çok yüksek çıkıyor. Bu suçluluk psikolojisi... Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” dedi. Konuşmasına oturumun yöneticisinin karışmak istemesine çok kızan Erdoğan, “Bundan sonra benim için Davos bitmiştir. Beni konuşturmuyorsunuz” diyerek paneli terk etti. Yazımı ayrıntılarla şişirmeme gerek yok; her şey dünyanın gözü önünde oldu, herkes her şeyi biliyor. Ben, yalnızca şu yargımı dile getireyim, sakatlık panelin adında başlamıştı: Gaza: The Case for Middle East Peace *.

Bu yıl 39 yaşına basan Davos buluşmasının üçüncü gününü sıradışı kılan olay özetle bu.

*

Olayın hemen ardından da basın toplantıları, telefonlar... Açıklamalar, çevriler... Yorumlar, değerlendirmeler... Ve bu olay pek çok yönden didiklenerek pek çok amaca yönelik daha neler neler denecek... Övmeye de yermeye de açık bir durum.


İnal Karagözoğlu
Yarımca, 29, 30 Ocak 2009


_____________

* http://www.weforum.org/en/events/AnnualMeeting2009/Programme/index.htm?date=29.01.2009

© 2009 İK

Hiç yorum yok: